Arıcının Günlüğü

Arıcının Günlüğü

 

Birarıcı yıl boyu çalışıp arılara laikiyle bakabiliyor mu ülkemizde, soruyorum kendi kendime. Bence hayır. Çünkü kendim de o kadar uğraşmama ve titizlenmeme rağmen bakamıyorum. Hani o Avrupa ülkelerinde olan üç veya dört katlı kovanlar var ya çok özeniyorum onlara, ama bir türlü olmuyor. Nedenini araştırdığım zaman yine imkansızlıklar çıkıyor karşımıza. Bir kongrede tanıştığım Finli bir arıcı bana demişti ki ‘’Biz sonbahar bakımında arılara kovan başı yirmi yedi litre şurup veriyoruz ve baharda bir daha arıyı şuruplamıyoruz, normal şartlarda öbür sonbahara kadar arıya şurup vermiyoruz ve kovan başı kırk-elli kilo bal alıyoruz. Kovanlarımız üç veya dört kat oluyor. Ben çamda arı düşmesin diye bir sezon arıyı çama sokmadım ve bakımlarını yaptım yine de kovanları o denli güçlü tutamadım. İşin sırrı herhalde güz bakımında ancak hangi arıcı güz bakımında o denli arıya bakım uygulayıp arısına bakabiliyor ki? Bugün şekerin çuvalı yüz seksen lirayı geçmiş durumda. Bu ne demek, toptan fiyatı düşündüğümüz zaman bir çuval şeker eşittir bir teneke bal.

Peki bu durumda arıcı olarak soruyorum kendi kendime, yıl boyunca erken ilkbahar ve sonbahar bakımları ile birlikte biz arıcı olarak kovan başı yarım çuvalı geçkin şuruplama yapıyoruz. Bu en az miktar. Peki ilaç paralarını eklediğimizde ve yol masraflarını kovanlara böldüğümüzde, ayrıca arıcının yayla masrafları, yemesi-içmesi, gazı, mazotu toplamda bir çuval şeker ediyor mu kovan başı? Peki bizim Türkiye ortalaması kovan başı bir teneke bal değil mi? Peki yıl boyunca biz toplamda bir çuval şeker kadar masraf ediyorsak ve ortalama olarak verim bir teneke bal ise ve bir teneke bal ile bir çuval şeker toptan fiyatlarda nerdeyse eşit ise biz niye uğraşıyoruz?

O zaman bir yerde yanlış yapıyoruz demektir. Kaldı ki Türkiye genel ortalamada kovan başı on beş veya iyi şartlarda yirmi kilo bal üretiyor. Ben iyi şartlarda ve bakım yapan, uğraş veren arıcıların ortalaması olarak, yıllık kovan başı bir teneke olarak baz aldım. Yoksa bizim hesapta eşit bile olmuyor eksiye düşüyoruz.

Bu durumda arıcılığın geleceğinin karanlık olduğunu görmek için dahi olmak gerekmiyor. Bu yıl benim çevremden birkaç kişi arıcılığı bıraktı, kim bilir Türkiye çapında rakam nedir? Eğer biz arı camiası olarak kaçak balın ve glikozla bal üretiminin önüne geçemezsek, bu rakamlar hızla artacak ve bir gün artık kimse arıcılık yapmak istemeyecek. Buradan görevli olan herkese sesleniyorum, sahte üretimin önüne geçin ,yoksa bir gün kendinizde kaliteli bal bulmakta zorlanacaksınız ve bu camiaya verilen hasar büyük olacak.

Şeker fiyatlarında arıcıya kolaylık sağlanmalı, merdiven altı ilaçların kullanımını önlemek için ilaçlar veterinerliklerden arıcılara ücretsiz verilmeli, makina ve teçhizatta yüzde elli devlet hibesi olmalı, kdv olmamalı, araç alımında yüzde elli hibe olmalı, beş yıl kullanım şartı konarak faizsiz ödeme sağlanmalı. Verilen kovan başı ücret yıllık en az on litre mazot alınabilecek miktarda olmalı veya arıcıya mazotta vergiler kaldırılmalı ki gezginci arıcı düşünmeden arılarını taşıyabilsin ve evine köyüne gelip gidebilsin.

Bunlar bizim naçizane önerilerimiz ne kadarı gerçekleşir bilemem ancak ne kadar çoğu gerçekleşirse arıcılığın önü o denli açılmış olur kanısındayım. Bugün sözlerimi büyük düşünür Kant’ın sözüyle bitirmek istiyorum ”Ahlak her türlü çıkardan vazgeçmektir”. Hoşçakalın.

Zafer PEKÇEDENÖZ

20.09.2016

 

 

 


IdeaSoft® | E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.